28 Haziran 2014 Cumartesi

Tiroid Kanseri, Radyoaktif İyot Tedavisi ve İyot Kısıtlı Diyet


Öncelikle bu sayfaya girme gereği duyan herkese sağlıklı günler diliyorum. Muhtemeldir ki siz ya da bir yakınınız tiroid kanseriyle mücadele ediyor ve siz de bu yüzden, iyot kısıtlı diyet ve ona yönelik tariflerle ilgili açtığım bu bloga başvurdunuz.

Benim hikayem de sizinkiyle çok benzer.

Ben, 8 aylık hamileyken, eşine, (fakülte hayatım boyunca bana "en iyi kanser" lafıyla anlatılan) Papiller Tiroid Kanseri tanısı konmuş bir doktorum.

Başa gelince elbette iyisi miyisi düşünülmüyor.
Kanser lafı korkutuyor; fakat iyot alabildiğinize göre sizin de iyi diferansiye (normal hücrelere benzer) bir kanserle savaştığınızı hatırlatmak isterim.

Bu yolculuk elbette siz ve yakınlarınız için yorucu, yıpratıcı, duygulu ve stresli olacaktır fakat savaşınızın mutlu sonla biteceği güne odaklanmanızı dilerim.

Bugüne dek belki 1, belki eşim gibi 2 tiroid operasyonu geçirmek durumunda kaldınız, belki bizim gibi hem biyopsiniz hem de ameliyat ortası patoloji (frozen) sonucunuz "ŞÜPHELİ" geldi ve tedirgin günler geçirdiniz.

Ama sonuç olarak, aslında zor kısmı atlatıp tanınızı aldınız ve yavaş ilerleme gösteren, çoğu zaman da tamamen tedavi edilebilen bu kanserle savaşınıza dimdik bir şekilde başladınız.


Artık tanınızdaki "Ca" harfleri ya da "kanser" kısmıyla ilgilenmeyi bırakıp, tedaviye odaklanma zamanı.

Zatürre geçirmenin ve bu hastalığın ölüm ihtimalleri yaklaşık olarak eşit. Nasıl ki zatürre tanısı alsaydınız ölümü değil doktorunuzun vereceği antibiyotikleri almayı düşünecektiniz, şimdi de antibiyotik yerine iyotu düşünmelisiniz.
Beyniniz kelimelerle yaptığı savaşı bitirmeli ki vücudunuz hastalıkla savaşabilsin.

Çünkü ilk aşama olarak birkaç haftalığına tiroid ilaçlarınız kesildi ve alışana kadar biraz zor olan ama bir o kadar da sağlıklı da olduğunu fark edeceğiniz bir "iyot kısıtlı" diyet dönemine girdiniz.

Diyetin en önemli püf noktası adında gizli: "İyot kısıtlı diyet/ düşük iyot diyeti". Fark edeceğiniz üzere "iyotsuz" diye bir ibare yok çünkü neredeyse yediğimiz her gıda biraz iyot içeriyor ve biz bu diyetle tabiri caizse "iyot yükü" gıdalardan uzak durmayı amaç ediniyoruz.

Eğer yabancı diliniz varsa ingilizce kaynaklardan "low iodine diet" olarak arattığınızda yasaklar listesinin bu kadar değişken olmasının sebebi de bu.

Örneğin ıspanak, marul gibi sebzelerin, çileğin, muzun da iyot oranı yüksek fakat bu sebzelerin bazı diyetlerde yasak listesine alınmamasının sebebi, insanca (!) :) yenildiği takdirde çok fazla iyot yükü oluşturmaması. Ama mesela başlarsam bir kasa çilek yiyebilirim diyorsanız, sizin kendi yasak listenize çileği de eklemenizde fayda var :)

Yasaklarla ilgili birkaç temel nokta var elbette. Öncelikle iyot denilince akla ilk gelen sofra tuzu elbette en kesin yasak.

Sofra tuzu yasak diye tuzu kökten kesmek gerekmiyor tabii, buraya lütfen dikkat: kaya tuzu değil, deniz tuzu değil, bilmemnerenin göl tuzu değil, öğütülmemiş tuz değil, üzerinde kocaman İYOTSUZ yazan tuzu tüketebilirsiniz.

Reklam yapmak istemiyorum ama biz, bilinen bir margarin markasının hem sodyumu az, hem de iyotsuz, hazır tuzluklu tuzlarını kullanıyoruz.

Böylece tansiyon hastalıklarına da davetiye çıkarmamış oluyor ve bir taşla iki kuş vuruyoruz.

Sofra tuzu bu derece yasaklıyken elbette içinde avuç avuç iyotlu tuz bulunan ekmek gibi, hazır bisküvi, kraker, cips, turşu, salamura, salam, sosis, sucuk, jambon, zeytin, konserve... gibi gıdalar da o derece yasaklı.

Aslında marketten "hazır" alınan neredeyse her şey yasaklı çünkü çoğu ya iyotlu koruyucu maddeler ihtiva ediyor ya da kıvam arttırıcı olarak kullanılan karrajenan/karragenan/E-407 içeriyor ki bu da su yosunundan üretildiği için iyotu deve yüküyle barındırıyor.

Denizden babası çıksa yiyeceklere kötü haber, babanızı bile yemeniz yasak. Tatlı/tuzlu su fark etmiyor, tüm balıklar ve deniz ürünleri yasak. Ve hatta denizde yüzmeniz de yasak :)

Süt ve süt ürünleri, bebeklere zeka açsın (belli bir miktar iyot çocukların zekası için çok önemli) diye verilmesinden tahmin edeceğiniz üzere iyot yükü gıdalar. Buna tereyağı da, kaymak da, peynir de, margarin de, yoğurt da, krema da, neredeyse hepsi süt yağı içeren bitter çikolatalar da (normal çikolata tabii ki zaten yasak :) ), soya sütü ve soya ürünleri de dahil. Yani süt ürünleri komple yasak.

Yumurtanın sarısı yasak. Sarısı yoksa beyazını kim ne yapsın dediğinizi duyar gibiyim, öyle demeyin, sizlere sonra vereceğim sütsüz kek tariflerinde o yumurta beyazı çok işe yarayacak.

Baklagiller de fazlaca iyot içerdiğinden ötürü, kuru fasulye, barbunya, nohut, mercimek gibi baklagillerin tümü kara listede.

Kuruyemişlerle ilgili durum biraz çelişkili. Kurutulmuş üzüm, kayısı gibi ürünlerin güneşte kurutulduğuna emin olduğunuz versiyonları belli bir miktarda (atıştırmalık) serbest. Ceviz, tuzsuz fındık abartmamak kaydıyla serbest.

Ancak paket halindekilerin çoğu gibi kükürtle kurutulan kuru meyveler, tuzlu kuruyemişler (haliyle) yasaklı.

Meyve sularına gelince, lütfen mümkünse üzerinde % 100 de yazsa % 500 de yazsa hazır meyve sularını tercih etmeyin. Hele hele kırmızı renktekileri (kırmızı gıda boyası iyot barındırıyor) elinize bile almayın.

Miskinliği bırakıp evde mis gibi taze meyvelerin suyunu sıkarak kendi meyve suyunuzu hazırlayın ve hatta bizim gibi bardak termosa doldurup işyerinize/ okulunuza götürün. Zaten bu diyet boyunca öğle yemeklerinizi ya evde yemeniz, ya da sabahtan yanınıza evde yapılan yemeklerden alıp götürmeniz gerekecek. Erkekseniz karınıza, öğrenciyseniz annenize biraz iş düştüğünü söylemek zorundayım :)

Yasaklardan çok fazla bahsettik, "ne kaldı yiyecek?" diyenler için gelelim serbestlere.

Pirinç konusunda günde 1 porsiyondan bir şey olmaz diyenler var ama garanticilik olsun, bu diyete en uygun pirincin "Basmati" pirinci olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Bulgur ve kuskusla ilgili bir sıkıntı yok. Makarnanız kendiliğinden tuz ve yumurta içermiyorsa tüketmenizde hiçbir sıkıntı yok.

Biz ekmeğimizi evde bazlama vb. şeklinde iyotsuz tuzla kendimiz pişiriyoruz, eğer imkanınız yoksa siz emin olduğunuz bir markanın "tuzsuz ekmek"ini alarak tüketebilirsiniz.

Kırmızı et ve tavuk etiyle ilgili yine "abartmama" sınırları dahilinde bir yasak yok. Yani evde yapılmış güzel bir tavuķ ızgaranın yanına kıyma soslu makarna ve sebze haşlaması yemenizde hiçbir sakınca yok.

Patates serbest! Ve en güzeli, çiçek veya zeytinyağında yapılan patates kızartması da ! Ancak patatesle ilgili çok önemli bir detay var: kabuğu yasak!
Kabuğunu yemiyorum ki ne alaka? demeyiniz. Patatesi kabuğuyla haşlamıyor musunuz? İşte onu yapmayacaksınız bu süre zarfında. Kabuğundan suyuna, oradan patatesin içine yüksek miktar iyot geçebilir. Bu yüzden patatesi önce iyice soyup sonra haşlamanız gerekecek.
Ve kabuklu kabuklu güzel elma dilim patatesler yerine biraz anneanne usulü dilimlenmiş patates kızartmalarıyla idare edeceksiniz.

Sebzeler komple serbest. Ancak ıspanak ve marula biraz dikkat etmekte, bu ikisini ölçülü tüketmekte fayda var.

Meyveler komple serbest. Ama çilek, vişne, kiraz ve muza dikkat etmekte fayda var.

Aslında evden yemek getirebilme konusunu hallettiğiniz sürece, yemekten ziyade atıştırmalık sıkıntısı çekeceğinize inanıyorum. Bu sebeple yapabilen biri varsa sizin için sonra vereceğim sütsüz ve yumurta sarısız kek tarifine uyarak kek yapabilir, yanınıza mevsime uygun meyvelerden birkaç tane alabilirsiniz, ya da bir avuç kadar ceviz- tuzsuz fındık - tuzsuz badem atıştırabilirsiniz. Daha güzeli, evde film seyrederken kendi patlattığınız iyotsuz tuzlu mısırla keyif yapabilirsiniz.

Çay serbest. Kahve, saf kahve halindeyse (krema vb. yoksa) serbest. Şeker serbest :)
Yani dışarıdan bisküvi, baklava vs. almak yasaksa da evde kendi sütsüz/yumurta sarısız tatlınızı, reçelinizi, marmelatınızı şekerle yapabilirsiniz.

Fakat bitki çayları konusunda gıda boyası nedeniyle çekinceler var: kullanmamak daha iyi, evde yine ıhlamur, adaçayı vb. ile kendiniz çaylar yapabilirsiniz.

Son olarak, doktorunuza danışmadan vitamin hapı dahi almayın, çünkü bu hapların bir kısmı iyot içerebiliyor. Yine tentürdiyot gibi, batikon gibi cilt antiseptiklerini kullanmayın.

Bu diyeti neden yaptığınıza gelelim.
Öncelikle, radyoaktif iyot verilmesindeki amaç, tiroid hücrelerini ve tiroidin iyi diferansiye kanserlerini birer aslan gibi düşünürsek bunların "yem"inin iyot olması ve radyasyon taşıyan yemler vererek adeta onları kandırıp geride kalan tiroid dokusunu ya da kanser hücrelerini yok etmek.
İlkine RAİ ablasyon, ikincisine RAİ tedavisi deniliyor fakat diyetle ilgili bir fark yok.
Diyetin amacıysa bu aslanları uzunca bir süre aç bırakarak yem verme günü geldiğinde önlerindeki yemi iştahla yemelerini sağlamak.

Kısacası aslanlarınız iştaha gelsin istiyorsanız, sizin boğazınızdan biraz kısmanız, daha doğrusu doğru yiyeceklere yönelmeniz gerekiyor :)

Bir sonraki yazımda artık tariflerle ve örnek günlük menülerle görüşmek üzere,

Sağlıkla kalın.